İlk kez 1985’te yürürlüğe giren maden kanunu, 30 kez değiştirildi. Şimdi önümüzde yeni bir maden kanunu teklifi var. STK’lar ise yapılan bu zamana kadar yapılan hiçbir değişikliğin doğal ve kültürel varlıklar üzerinde bu denli bir baskı yaratmadığının altını çiziyor.
13 Haziran’da AKP’li milletvekilleri Ahmet Çolakoğlu, Oğuzhan Kaya ve Şahin Tin tarafından TBMM’ye sunulan ve 20 Haziran günü komisyondan geçip genel kurulun gündemine gelen “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, sivil toplum kuruluşlarına göre enerji ve maden alanlarıyla ilişkili regülasyonları kökünden değiştirecek. Teklife göre artık çevresel etki değerlendirmesi süreçleri kısalacak ve kolaylaşacak. Çevre Kanunu’nu etkileyen bu değişikliğin yanı sıra Maden Kanunu da teklif uyarınca düzenlenmesi istenen bir başka yasa. Örneğin maden ruhsatı izin süreçlerini Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) yürütecek. Şayet kritik madenler söz konusu olduğunda yetkili kurumlar arasında ihtilaf varsa, cumhurbaşkanı yardımcısı tarafından toplanan bir kurul izin sürecini idare edecek.
Konuyla ilgili olarak TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç tarafından yaptığı açıklama şöyle:
“Maden Kanunu, 4 Haziran 1985 yılında yürürlüğe girdiğinden bu yana 30 kez değiştirildi. Bu değişikliklerin çoğu madencilik faaliyetlerini kolaylaştırırken doğa koruma önlemlerini zayıflattı. 2004’te eklenen maddeler madenciliği büyük ölçüde serbestleştirdi. Örneğin Madde 7’de yapılan değişiklikle ormanlar, milli parklar, özel çevre koruma alanları gibi pek çok bölge madenciliğe açılabilir hale geldi. Her yeni düzenleme, doğanın ve yaşamın üzerindeki tahribat riskini arttırdı. Ancak üzülerek söylüyorum ki, bugüne kadar yapılan hiçbir değişiklik doğal ve kültürel varlıklar üzerinde böylesine büyük bir baskı yaratmamıştı. Bu teklif, doğayı korumayı engel olarak gören bir bakış açısına dayanıyor. Kamu yararını şirket lehine tanımlayan bu yaklaşım, yaşamın kaynağı olan doğal varlıklarımızı korumaktan tamamen uzak.”
%93’ü Maden Sahası Olan Kent
“TEMA Vakfı’nın 2019 yılından bu yana sürdürdüğü ruhsat haritası çalışmaları kapsamında, 29 ilde altın, gümüş, kömür ve bakır gibi IV. Grup maden ruhsatlarının yoğunluğu incelendi. 29 ilin yüzölçümünün ortalama %67’sinin bu madenlere ruhsatlandırılmış durumda. Gümüşhane’nin %93’ü, Kütahya’nın ise %92’si IV. Grup madencilik ruhsatlarıyla kaplanmış. Yaptığımız çalışmada sadece IV. Grup maden faaliyetlerine baktık. Bu oranlara kum, mermer, taş ocakları dahil değil.”
“ÇED Süreci Devre Dışı Bırakılıyor”
“Genel kurula gelen yasa teklifi; Maden Kanunu’nun yanı sıra Çevre Kanunu, Mera Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu ve Yenilenebilir Enerji Kanunu gibi çok sayıda düzenlemeyi doğrudan etkiliyor. Bu teklif doğayı korumuyor, onu yok sayıyor. Sunulan düzenlemeler ile ruhsat ve izin süreçleri yatırımcı lehine hızlandırılıyor. Kamu kurumlarının ÇED süreçlerindeki görüş verme süresi 3 ayla sınırlandırılıyor. Süre içinde yanıt verilmeyen görüşler otomatik olarak olumlu sayılıyor. Tüm izin ve ruhsat süreçlerinin yönetimi tek bir kurumda, MAPEG’de toplanıyor. Korunan alanlarda madencilik faaliyetlerinin önü açılıyor. ÇED süreçleri ise etkisizleştiriliyor. TEMA Vakfı olarak bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Anayasaya ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere açıkça aykırı bu teklif reddedilmeli; doğal varlıklarımız ve gelecek kuşakların yaşam hakkı korunmalıdır.”
“Koruma Statüleri Hiçe Sayılıyor”
Toprağımızı Vermeyeceğiz Kampanya Grubu da kanun teklifine itiraz eden bir başka kuruluş. Toprağımızı Vermeyeceğiz’in yaptığı açıklama ise şu şekilde:
“13 Haziran 2025’te TBMM’ye sunulan kanun teklifi, 19 Haziran’da Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’na sevk edildi. Yasa teklifi, tek bir noktası bile değiştirilmeden komisyondan geçirildi. Teklif milli parkları, korunan alanları, sulak alanları, arkeolojik sitleri, özel çevre koruma bölgelerini, ormanları, kıyıları, meraları ve zeytinlikleri mevcut koruma statülerini hiçe sayarak maden ve enerji yatırımlarına açıyor.
Kanunun teklifi ile yapılması planlanan değişiklikler şöyle sıralanıyor:
- ÇED mevzuatı etkisiz hale getiriliyor. Şirketlere kolaylık olsun diye ÇED süreçleri kısaltılıyor. ÇED süreçleri şirketler yerine MAPEG tarafından yürütülüyor. ÇED kararı olmadan diğer izin ve ruhsatlar için başvuru yapılabiliyor.
- Ormanların şirketlere devri daha da kolaylaşıyor. Maden alanlarındaki ormanlar MAPEGʼe ücretsiz olarak devrediliyor.
- Milli parklar, korunan alanlar, sit alanları, sulak alanlar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları enerji ve madencilik yatırımlarına açılıyor.
- Zeytinciliğin Korunması ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun’un değiştirilmesinin yolu açılıyor ve ülkedeki tüm zeytinlikler tehlike altına giriyor.
- Meralar enerji şirketlerine tahsis ediliyor.
- Acele kamulaştırma kararları ile özel mülkiyet hakkı ihlal ediliyor, köylünün tapusu gasp ediliyor.
- Kritik ve stratejik madenler için cumhurbaşkanlığına ve özel bir kurula yetki veriliyor.
- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na imar planı yapma ve inşaat ruhsatı verme yetkisi veriliyor.
- Ormancılık ve çevre korumadan sorumlu kurumlar yetkisiz kılınıyor, koruma sağlayan kanunlar etkisiz hale getiriliyor.”