;
Politika

1,5 Derece Hedefine Doğru

YAZI: Ebru TÜZECAN ve Servet YILDIRIM, Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Üyeleri ve Çevre Çalışma Grubu Eşbaşkanları

İklim değişikliği hem dünya hem de içinde yaşayan tüm varlıklar için büyük bir tehdit oluşturuyor. Dünyanın en fakir ülkeleri ve toplulukları iklime bağlı felaketlere karşı en savunmasız olanlar olsa da iklim değişikliği hepimizi etkileyerek küresel ekonominin istikrarını ve sürdürülebilir kalkınmayı tehdit edecek.

Düşük karbonlu ekonomiye geçişin adil olması ve herkes için sürdürülebilir bir geleceği güvence altına alması için şimdi daha cesur ve daha kararlı adımlar atmanın tam zamanı.

Mevcut tahminlere göre; hiçbir önlem alınmazsa önümüzdeki yıllar içinde ülkemizin de yer aldığı Akdeniz havzası başta olmak üzere Avrupa’nın büyük bölümünde, Asya, Afrika kıtalarında kuraklıkların yoğunluğu ve sıklığı büyük ölçüde artacak. Buna bağlı olarak gıda verimliliği düşerek açlık, yoksulluk ve hastalıkların artacağı tahmin ediliyor. Öte yandan, küresel ısınma canlı türlerinin neslinin tükenmesi riskini önemli ölçüde artırıyor, okyanuslardaki sıcaklıklar artıyor; okyanus daha asidik ve daha az üretken hale geliyor; her yıl yaklaşık 7 milyon insan kirli havaya maruz kaldığı için hayatını kaybediyor. Bu anlamda iklim değişikliği dünyanın zengin-fakir tüm bölgelerini ilgilendiren, görmezden gelemeyeceğimiz büyüklükte ve tek başına mücadelenin mümkün olmadığı bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.

Bundan 20 yıl öncesine oranla bu risklere ve önümüzdeki felaket senaryolarına karşı çok daha bilinçli bir noktadayız. Özellikle geçtiğimiz on yılda ulusal ve uluslararası alanda iklim değişikliği ile mücadelede önemli adımlar atıldı. 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması iklim değişikliği mücadelesinin çok taraflı bir zemine taşınması açısından bir mihenk taşı. Anlaşma ile karbon emisyonlarını azaltarak, küresel sıcaklık artışının 2 dereceyle sınırlanması, daha da öteye taşınarak 1.5 derecede tutulması hedefinde geniş çaplı bir mutabakat sağlandı.

Hiç şüphe yok ki, COVID-19 pandemi krizi ve beraberinde gelen dünya genelindeki ekonomik durgunluk iklim gündemimizi alt üst etti. Buna rağmen toparlanma sürecinde iklim temelli somut eylem planlarında kararlılık gösteren ve sürdürülebilirlik gündemine daha güçlü sarılan ülkeler açısından “yeşil dönüşüm” hem stratejik bir öncelik hem de rekabet gücünün belirleyicisi haline gelmeye başladı.

Gelişmeler Sevindirici Ama…

COP26’nın arifesinde ülkeler ve kurumlar iklim değişikliği ile mücadele alanında daha güçlü politika ve hedeflerini de ortaya koyuyor. AB’nin Yeşil Mutabakat ile yasal bir zemin kazandırdığı iklim nötr kıta olma hedefinin peşi sıra İngiltere ve Çin iddialı net karbon azaltım hedeflerini açıkladı. Bir diğer önemli gelişme ise Biden dönemi ile birlikte ABD’nin Paris gündemine hızlı bir dönüş yaparak kararlı bir politika izleme ve iklim değişikliği mücadelesindeki uluslararası liderlik rolünü üstlenme kararları oldu. Hemen geçtiğimiz günlerde Yeni Zelanda, finans şirketlerinin iklim değişikliğine olan etkilerini raporlamasını zorunlu kılacak bir yasayı yürürlüğe koyma kararı aldı.

Tüm bu gelişmeler sevindirici olmakla beraber, politika ve uygulamalar toplumun tüm katmanlarına yayılmadığı sürece hedeflediğimiz etkiyi yaratmada başarısız kalabiliriz. Ülkelerin çabaları tek başına yetersiz; özel sektörün dönüştürücü gücüne ihtiyacımız var. Yeni nesil tüketici ve yatırımcı beklentileri ile özel sektör için daha da stratejik bir öncelik haline gelen iklim değişikliği ile mücadele ekonomik ve sosyal kalkınmaya kaldıraç etkisi yaratabilir. Bugün yeşil dönüşümün çevresel, ekonomik ve sosyal gelişime katkısının farkında olan şirketler somut, gerçekçi planları ve yenilikçi çözümleri ile sıfır karbon ekonomisine geçişi destekliyorlar. Son dönemde sıfır-karbon hedeflerini açıklayan, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımlarını artıran birçok şirket olduğunu biliyoruz. Bu şirketler iklim değişikliği ile mücadele ile güçlü finansal sonuçlar, kârlılık arasında bir seçim yapmak zorunda olmadıklarının farkındalar; aksine sağlıklı ve refah düzeyi yüksek bir toplum, ekonomi ve piyasa inşa etmenin yolunun yeşil dönüşümden geçtiğini kabul ediyorlar. Nitekim, iddialı iklim eylemleri sayesinde 26 trilyon dolarlık ekonomik faydanın sağlanması, temiz ekonomiye geçiş ile birlikte 65 milyondan fazla, düşük karbonlu yeni istihdam alanı yaratılması bekleniyor.

Çok Paydaşlı Paylaşım ve Öğrenim Platformları Kritik Önem Taşıyor

Yeşil büyümenin en iyi büyüme stratejisi olduğunu gösteren aksiyonların alındığını görmek umut veriyor. Ancak hala kat edecek uzun bir yolumuz var. Bu doğrultuda iş dünyası olarak cesur ve vizyoner işbirliklerine ve iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmeye odaklanan bir ekonomik modeli hep birlikte hayata geçirmeye ihtiyacımız var. Özel sektörün kolektif bir mücadele alanı yaratmasında UN Global Compact gibi çok paydaşlı paylaşım ve öğrenim platformları kritik bir önem taşıyor.

Global Compact Türkiye olarak üye şirketlerimizin bu konuda ihtiyaç ve beklentilerini anlamak, mevcut durumu analiz etmek amacıyla yaptığımız anket, şirketlerimizin farklı seviyelerde konuyu ele aldığını gösterdi. Çok sayıda şirketin iklim değişikliği ile mücadeleyi önceliğine aldığını ve bu doğrultuda stratejik bir yol haritası belirlediğini görüyoruz. Öte yandan konuyu önceliğine almış ancak stratejik bir yol haritası ve somut hedef koyma sürecine henüz başlamamış şirketler de konunun öneminin farkında ancak henüz stratejik bir öncelik vermeyen şirketler de mevcut. Tüm bu sonuçlar bize, iş dünyasının farklı derinlikte ve seviyede ihtiyaçlarının olduğunu gösteriyor.

Bu ihtiyaçtan hareketle UN Global Compact, “Climate Ambition Accelarator” (İklim Hedefi Hızlandırma) programını küresel çapta hayata geçiriyor. Bilime Dayalı Hedefler İnisiyatifi (SBTi) ve Dünya Kaynakları Enstitüsü (World Resources Institute – WRI) işbirliği ile uygulanacak programın lansmanı 22 Nisan’da yapılacak. Program şirketlerin iklim değişikliği ile mücadele için iddialı emisyon hedefleri belirlemelerine yardımcı olmayı amaçlıyor. Şirketlerin 2050 net sıfır emisyon hedefine giden yolda 1,50C ile uyumlu bilime dayalı emisyon azaltım kararlarını hızlandıracak bilgi, beceri ve araçları sunuyor. Katılımcı şirketler, küresel en iyi uygulamalara, kapasite geliştirme oturumlarına ve online eğitime erişim fırsatı elde edecek.

Global Compact Türkiye olarak biz de iklim değişikliği ile mücadelede şirketlerimizin bu alandaki çabalarına ivme kazandırmak amacıyla bu programı Türkiye’de hayata geçireceğiz. “İklim Hedefi Hızlandırma Programı” hem bu konuda henüz yolun başında olan, hem de hedef belirleme sürecinde bir miktar yol kat etmiş şirketler için temel ve ileri seviye olarak iki farklı modülde içerik sunuyor. Program, yerel düzeyde farkındalık artırıcı çalışmalar ve şirketler için kapasite geliştirici faaliyetler ile şirketleri bilim temelli hedeflere yönelik hazırlayacak.

Temmuz ayında faaliyetlerine başlayacağımız programın kayıtları Mayıs – Haziran aylarında olacak. Program sonunda amacımız, daha fazla şirketin bilim temelli karbon emisyon azaltım hedeflerini belirlemek için ihtiyaç duyacakları yol haritasına sahip olmalarını ve en nihayetinde hedeflerini açıklamalarını sağlamak.

İş dünyası olarak önümüzdeki süreçte riskleri analiz etmeli, elimizdeki araçları gözden geçirmeli, bu doğrultuda somut eylem planlarımızı hazırlamalı ve adaptasyonu hızlandırmalıyız. Tüm bunları yaparken de kimseyi geride bırakmama ilkesi çerçevesinde; herkes için adil bir dönüşümün öncüsü olmalıyız. Genç iklim aktivisti Greta’nın salgın öncesindeki sözlerini hatırlayalım: Davos’ta tüm liderlere “Eviniz yanıyormuş gibi hareket etmenizi istiyorum çünkü yanıyor!” diye seslenmişti. COVID-19 salgını dünyanın bir ucundaki yangının ne kadar hızlı bir şekilde bizim evimize de ulaştığını ve bu yangını ancak hep beraber hareket edersek söndürebileceğimizi bizlere gösterdi. Bununla birlikte salgın, devletlerin, işletmelerin ve diğer kuruluşların birlikte hareket ettiklerinde neleri başarabildiklerini göstermesi bakımından umut da barındırıyor. Bundan yıllar sonra geriye dönüp baktığımızda içinden geçtiğimiz bu dönemi, tüm olumsuzluklarına rağmen küresel sorunlarımız için cesur adımlar attığımız bir dönüm noktası olarak hatırlamak elimizde.