;
Politika

Türkiye Emisyonlarını 2035’e Kadar Yüzde 35 Azaltabilir

emisyon

COP30’da Türkiye’nin net sıfır yol haritasına dair hazırladıkları son raporun detaylarını paylaşan İPM İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin, Türkiye’nin kömürden çıkarak ve yenilenebilir enerji kurulumunu hızlandırarak emisyonlarını 2035’e kadar %35 azaltabileceğini söyledi. Yanı sıra, Türkiye’nin COP31’e ev sahipliği yapmasının, ülkenin daha iddialı bir iklim politikası benimsemesi için fırsat yaratacağını da belirtti.

İstanbul Politikalar Merkezi, Brezilya’nın Belem kentinde devam eden Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30) kapsamında, “Bugünden 2053’e: Türkiye Net Sıfır Emisyona Nasıl Ulaşabilir?” başlıklı basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda, İPM tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası: 2053’te Net Sıfıra Doğru” başlıklı, “referans” ve “net sıfır” olmak üzere iki senaryonun çalışıldığı raporun detayları paylaşıldı.

Rapora göre Türkiye, planlı bir stratejiyle seragazı emisyonlarını 2025-2035 arasında mutlak olarak azaltabilir ve 2053’e kadar emisyonlarını daha da azaltarak Net Sıfır hedefine yaklaşabilir.

Raporun detaylarını aktaran Sabancı Üniversitesi İPM İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin, Türkiye’nin seragazı emisyonlarını, gerekli politikalar izlenerek 2035’te 2021’e göre %35 azaltabileceğini ve 370 milyon tona düşürülebileceğini aktardı. Bu aynı zamanda emisyonların 2010 öncesi düzeylere düşürülmesi anlamına geliyor. Raporda Net Sıfır senaryosuna göre karbondioksit emisyonlarındaki azaltım daha hızlı oluyor. Türkiye’nin karbondioksit emisyonları 2035’te 2021’e göre %40 azaltılarak 277 milyon tona düşürülebilir. Bu da karbondioksit emisyonlarının 2005 öncesi düzeylerine gerileyebileceği anlamına geliyor.

2035’e kadar yapılabilecek bu azaltım, büyük ölçüde elektrik sektöründe kömürden kademeli çıkışa ve yeni yenilenebilir enerji santrallarının hızlı bir şekilde kurulmasına bağlı. Elektrik sektöründe kömür kullanımından kademeli çıkış 2036’ya kadar tamamlanabilir. Bu,rüzgar ve güneş enerjisi kurulum hızının yılda yaklaşık 10 GW’a ulaşmasıyla ve 2035’e kadar 9 GW batarya yatırımı yapılmasıyla mümkün.

Raporda aynı zamanda, Türkiye’nin yenilenebilir enerjiye ve elektrikli araçlara hızlı geçişi, kömürden kademeli çıkışı, sanayide teknoloji dönüşümünü ve binalarda elektrifikasyonu sağlarsa 2053’e kadar toplam seragazı emisyonlarını %61 azaltabileceği sonucu yer alıyor. Bu da yıllık ortalama yaklaşık %3’lük bir azaltıma karşılık geliyor. Türkiye’nin Net Sıfır hedefine ulaşabilmesi 2025-2035 arasındaki 10 yıl için toplam 265 milyar ABD doları ek maliyete neden oluyor. Bu maliyetin en büyük kısmı (yüzde 75’i) bina sektöründeki dönüşümden kaynaklanıyor. Bu rakam içinde sanayi sektörü için dönüşümün maliyeti yaklaşık 8,3 milyar dolarda kalırken, elektrik sektörü için 80 milyar dolara ulaşıyor. Ulaştırma sektöründeki dönüşüm için ise ek maliyet değil, petrol ithalatının azaltılmasına bağlı 36,5 milyar dolar fayda ortaya çıkıyor.

AA’nın aktardığına göre Şahin, Türkiye’nin gelecek yıl düzenlenecek COP31’e ev sahipliği adaylığına ilişkin de şunları kaydetti:

“Türkiye’nin iklim politikasında liderlik rolü üstlenebilmesi için özellikle büyük ve büyüyen bir ekonomi olarak iddiasını artırması gerekiyor. Ancak bu noktada diğer aday olan Avustralya ile karşılaştırıldığında başka sorular ortaya çıkıyor. Her ne kadar Türkiye’yi kömürden çıkış ve daha iddialı politikalar talebiyle eleştirsek de Avustralya dünyanın en büyük kömür ihracatçılarından. Bu yüzden sadece Pasifik ülkeleriyle ilişki üzerinden COP31’e ev sahipliği yapma hakkı kazanmak pek meşru görünmüyor. Bu anlamda oldukça objektif olmaya çalışıyorum. Ancak diplomatik açıdan da Türkiye’nin 2021’de COP26 için aday olduğunu ve daha sonra İngiltere lehine adaylıktan çekildiğini biliyoruz. Şimdi de iklim diplomasisi açısından Avustralya lehine bir kez daha adaylıktan çekilmesinin istenmesinin adil olduğunu düşünmüyorum. Eğer ev sahipliği yalnızca iklim politikasıyla ilgiliyse, Avustralya’nın da kazanan taraf olduğu söylenemez. Türkiye’nin COP31’e ev sahipliği yapması, ülkenin daha iddialı bir iklim politikası benimsemesi için fırsat yaratır. Ayrıca sivil toplum ve iklim hareketinin etkisini artırması için de büyük bir imkan olur.”